turklehceleri.org

fair

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

fair /ɛkspˈans/

1. güzel
2. hoş, zarif, istenir
3. saf, temiz, pak
4. dürüst, haklı, doğru, adil, mubah
5. sarışın, kumral
6. orta, vasat, şöyle böyle
7. uygun, muvafık, müsait
8. iyi, açık (hava)
9. uğurlu
10. okunaklı, açık. fair and square doğru ve dürüst, haklı. fair ball (beysbol.) iyi bir top (vuruşta)fair copy temiz kopya. fairhaired sarı saçlı
11. gözde olan. fairminded makul düşünen, fair play tarafsızlık
12. tarafsız oynama. fair to middling (A.B.D.), (k.dili.) orta, fena olmayan. fair trade (tic.) bir malın tenzilatlı satışını önlemek, damping yaptırmamak: tenzilâtsız (fiyat) .fair weather açık hava. fairweather friend iyi gün dostu. fairwind uygun rüzgâr. All' fair in love and war Aşkta ve harpte her şey mubahtır. by fair means or foul her ne pahasına olursa olsun. the fair sex kadınlar, cinsi latif .fairish oldukça iyi, oldukça büyük. fairly oldukça
13. haklı olarak, gereği gibi
14. müsait olduğu veçhile, uygun bir şekilde
15. âdeta, tamamen. fairness doğruluk
16. güzellik in all fairness doğruyu söylemek gerekirse.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

fair /ɛkspˈansəbəl/

1. iyi, yolunda, dürüstçe, tam .fair spoken her şeyin doğrusunu söyleyen
2. nazik, tatlı dilli, kandırıcı. bid fair (bak.) bid play fair kurallara göre oynamak, hakça mücadele etmek.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

fair /ɛkspˈansaɪl/

1. pazar, panayır, fuar, sergi. fairgroundi panayır meydanı, sergi yeri.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

fair

dürüst
doğru
eşit
adil
orta
vasat
şöyle böyle
(hava) açık
güzel
sarışın
kumral
(ten/saç) açık renkli
(kadın) güzel
çekici
temiz
net
adilane
hakça
dürüstçe
kurallara uygun
panayır
pazar
fuar


Last searches: