turklehceleri.org

caz

Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)

caz

и. джаз

Explanatory Azerbaijani Dictionary (Orucovun, 2006)

caz

is. [ing.]
1. Əsas hissəsi nəfəsli və zərbli alətlərdən ibarət olan orkestr. Meri səhnədədir, Meri oxuyur; Qulaqlar tutulur cazın səsindən. N.Xəzri. Caz orkestri durmadan çalır, rəqqasələr .. oynayırlar. S.Vəliyev.
2. Belə orkestrdə çalınmaq üçün yazılmış əyləncəli, əsasən rəqs musiqisi.

Kyrgyz—Turkish Dictionary

caz

ı, ilkbahar, ilkyaz; cazı menen: ilkbaharda, ilkbahar boyunca; cazında: ilkyazda; cazday: bütün ilkbahar, ilkjyaz içinde; ala cazdan bk. ala 4.

Kyrgyz—Turkish Dictionary

caz-

ıı, 1. yazmak; kat caz-: mektup yazmak; 2. tasarlamak; tahmin etmek; kudaydın cazganı dn.: takdirî ilahî, kader, kısmet; 3. yaymak, açmak; genişletmek; muştumun cazdı: yumruğunu açtı; kapa caz-: can sıkıntısını dağıtmak; çıngırığın cazbadı: acı acı sesi kesilmedi; çer caz-: kedri, tasayı gidermek.


ııı, yanılmak; hedfe değdirememek; yolu şaşırmak; caza çap: kılıçla, balta ile vururken hedefe isabet etmemek; cazatiy-: dosdoğru hedefe değdirememek; cazbayat-: isabetli atmak; caza süylö-: yanlış bir söz kaçırmak; sözde yanılmak; cazbay taanhıyt: yanlışsız tanıyor; karañğgda cazbay tabamın: karanlıkta yanılmadan buluyorum; atardın dübürü cazbay uguldu: atların ayak sesleri yanlışsız duyuldu; dele oşonuñdan cazba!: işte bundan yanılma, nasıl yaptınsa, şaşırmadan öyle yap!; tük cazuçuu emes ele: o, hiçbir zaman yanılmadı; cazdım yahut cazıp- tayıp: tesadüfen, rastgele, yanlışlıkla; cazdım (yahut cazatayım) bolup ok cañıldı: serseri kurşun isabet etti; cazatayım kelip kaldım: yakalaya yazdım (yakalıyordu, fakat o yakayı kurtardı); caza- buza basıp cıgılıp kettim: ayağımı iyi basmayıp, düşüverdim; men saa emine cazdım: ben sana karşı ne kusur yaptım?

Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)

caz

ilkbahar, bahar. ~ğa çıkmak: bahara erişmek, ~nı burnu karağanlay: baharın ucu görünür görünmez. ~ başı cılay kelir da nür töger: baharın başı ağlayarak gelir de nur saçar (d), ~ bir künnü catsañ, kış talay künnü abınırsa: baharda bir gün yatarsan kışın bir çok gün sendelersin (a.s.), ~ına göre kışı, tününe köre tüşü: yazına göre kışı, gecesine göre düşü (d), ~ mıyısı kaynağannı kış kazanı kaynar: yazın beyni kaynayanın, kışın kazanı kaynar (a.s.), ~kiştik vahşi kedi. ~tavuk: keklik, ~ tavuk cazğı süyümçü: keklik yazın müjdecisi (d).


Last searches: