turklehceleri.org

bet

Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)

bet

I и. бит, йөз (аерым тәгъбирләрдә генә кулланыла)


betс. начар, әшәке

Pure Turkish to Turkish (Kuleli)

bet

1. Beniz
2. Çehre

Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)

bet

Türkiye Türkçesi: bet
Azerbaycan Türkçesi: üz sifät bäniz
Başkurt Türkçesi: bit yöⱬ sıray kiäfät
Kazak Türkçesi: bet jüz
Kırgız Türkçesi: bet cüz (öŋ ıraŋ )
Özbek Türkçesi: bet yüz
Tatar Türkçesi: bit yöz çiray kıyäfät
Türkmen Türkçesi: yüz
Uygur Türkçesi: bät yüz
Rusça: litsó

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bet /bɜːɹˈɪliəm/

1. bahse girmek, bahis tutuşmak
2. iddia etmek
3. bahis, iddia. better bettor bahse giren kimse. best bet en iyi yol veya çare. You bet (I.) (A.B.D.), (argo) Elbette (I.) Hay hay !

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

bet

bahis
iddia
bahis olarak yatırılan para
bahse girmek
zımbırdatmak
tıngırdatmak

Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)

bet

1: face; cheek; page; side, bank, shore; blade. ~i yo'q shameless, impudent. ~i qalin/~i qora shamed, disgraced. qanday ~ bilan How in the world? How shamefaced! ~ chidamaydi You should be ashamed. You should learn. ~i qursin! To hell with him! Damn him! ~ga ayt- to say s.t. openly and honestly. ~ga chop- to say to s.o.?s face. ~iga oyoq qo'y- to fly in the face of, to defy. ~iga qaramay- w/o taking into account. ... ~ini ko'rmagan said of s.o. who has not experienced s.t. ~ini yul- to scratch one?s face in anguish, grief.bet 2 coll.s. bu yer.

Kyrgyz—Turkish Dictionary

bet

1. yanak ; oñ betinen öptü : sağ yanağını öptü ; bettin çükösü bk. cükö : 2. yüz ; bet may = betmay ; betme-bet : yüz yüze ; betke ayt- : yüze karşı söylemek ; betiñ küy-gür söv. : utanmaz , (harfiyen : yüzün yansız) ; betten al- : şerircesine saldırmak ; söz aytsa ele “ar!” dep , betten alat emü : kendisine bir tek söz söylenir söylenmez yaygarayı basıyor ; betten ala süylö- : saldırır gibi ve kabaca konuşmak ; bet bur- : yüz çevirmek ; bet aç 1) yüz açmak ; 2) utangaçlığını , sıkılganlığını gidermek ; 3) ,. yüzünü açmak , ifşa etmek ; beti açıldı : içyüzü meydana çıktı ; beti açılgan düşman : içyüzü açığa vurulan düşman ; betke kara yahut bet bak veya betbaş : utanmak , sıkılmak ; saygiyle muamele etmek ; (birisinin) mevkiini göz önünde tutmak ; senin betiñe karardım , bolboso- alat elem : yalnız senden sıkıldım , yoksa alacaktım ; bet bagıp , kişi karay albayt : yüzüne bakmak onu korkunç görünce insanı dehşet alıyor ; colborsko bet basıp kişi bara albayt : kaplan üzerine kimse yürüyemiyor ; betine basıp ayt- bk. bas IV I ; betbaktır- : yüz çevirmeye icbar veya müsaade eylemek , yöneltmek ; bet baktırbay turgan boroon : öyle bir tipi ki yüz çevirmenin imkanı yoktur ; bet aldı : aklına estiği cihete doğru , bir meçhul semte doğru ; bet aldı bastıra berişti : herkes canı istediği yana gitti , mühtelif istikametlere dağıldılar ; bet kel : karşılaşmak ; yüz yüze gelmek ; baatırlarga bet kelseñ , sayışçu elen talıkpay folk. : alplarla karşılaştığında cesaretle savaştın ; bet kıl : yüz yüze koymak , yüzleştirmek ; alğtın baarın bet kılan folk. : bütün alpleri toplıyacağım ; bet aldınça : müstakillen , kendi başına , resen ; öz betinçe : kendi başına , müstakilen ; öz betibizçe : kendi başımıza , müstakillen : beti kara yahut kara bet 1) lekelenmiş , betbaht (adet olduğu üzere , dul kadın veya yavuklusunu kaybeden nişanlı kız hakkında söylenir) ; 2) hayasız , namuslu ; eldi körö albadım , kara bet boldum : elin yüzüne bakamadım , ben lekelenmişim (dul kadın yahut kocası tarafından şüpheye duçar olan kadın böyle söylerdi) ; eri turup erge tiygen- bettin karası ats. : kocası varken kocaya varmak-yüz karasıdır ; bet cırt : (ölüye ağlarken) yüz yırtmak , tırmalamak ; betin cırtıp , tulga kalgan folk. : yüzünü tırmalayıp , dul kalmış kadın ; bet mañday : karşı karşıya , yüz yüze ; bet mañday süylöşköndö : yüz yüze konuştuğumuz sırada ; koydu bet mañday cayıp , taştadık : koyunları bibirine karşı duran (dağ yamaçlarında) otlamak için bıraktık , koyuverdik : et- betinen : yüzü koyun ; et betinen cıgıldı : yüzüstü düştü ; et-betinen catıp : yüz üstü yatarak ; beti kalın : vurdum duymaz ; inatçı ; kök bet bk. kök III ; er cigit el çetinde , coo betinde ats. : cesur yiğit (daima) memleketin kenarında , düşmanın karşısındadır ; 3. satıh (yüzey) ; suu beti : suyun sathı ; beti kaldı “aptala çıkma” kağıt oyununun bir çeşididir (harfiyen : satıh , yani üstteki kağıt kaldı) ; tsilindir beti mat. : üstüvani satıh ; cumalak bet mat. : müdevver satıh ; cerdin betin berbey : yerin sathını baştan başa kaplayıp ; 4. hayvan çehresi , suratı ; erge çarık tabılat , cegen ittin betine kara ats. : yiğite çizme (daha doğrusu çarık : m.) bulunur sen onu yiyen köpeğin suratına bak (şu veya bu suretle haldeten , ancak kabaatini itiraf eden adam hakkında söylenir) ; 5. yönet (istikamet) ; kaysı bette ? : hangi istikamette (bulunuyor?) ; bet al- : yönelmek , muayyen bir temayül göstermek ; coonu bet alıp : düşman istikametine doğru , düşman üzerine ; bet alış : yönet alma , yönelme ; bet aldır- : yöneltmek ; saydı bet aldırıp , beş-aştı iret mıltık atıldı : dere istikametinden beş altı defa ateş edildi ; 6. sahife ; beş bet okup çıktım : beş sahife okuyup bitirdim ; 7. vicdan ; haya ; beti cok : vicdansız ; utanmaz ; kaysı betim menem baram ! : ne yüzle gideyim! ; benim gitmem ayıp olur ; kaysı betiñ menen uşunu kıldıñ ? : bu işi yapmaya nasıl utanmadın ? ; et degende bet barbı ! ats. : “et” deninde utanma olur mu ? (onu yemeden kim dayanır ? ).

Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)

bet

I, syp. 1. Ýaman, erbet. Bende sen, bet işe batyrlyk etme! (Magtymguly). 2. Baş bermeýän, erbet gylykly (mal hakynda). 3. göç.m. Başarjaň, ugur tapyjy. Onuň kiçijikligine seretmäň, gaty betdir (“Edebiýat we sungat”).


BET II. Sözüň öňünden goşulyp, goşulan sözüne erbetlik ýokundysyny berýär. Betnyşan, betnebis, betnam, betgüman.

Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)

bet

Sayfa. Kitapning birinchi bétide – Kitabın birinci sayfasında. 2. Yüz. Béting barmu? – Yüzün var mı?

Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)

bet

Yüz, çehre, sima. Ak ~ tişirıv: beyaz yüzlü kadın, ~ çırayı kalaydı: yüz güzelliği nasıl, anı ~i carıdı: onun yüzü güldü, onun yüzü aydınlandı, ~ine karap söleşdim: yüzüne bakarak konuştum, ~ kızartırça söleşme: yüz kızartacak gibi konuşma, anı ~i türlendi: onun yüzü değişti, ~i bolmağan ~siz: yüzü olmayan yüzsüz, ~iñi beri bir körgüzt: yüzünü bu tarafa bir göster, ~igizni cerge cerge karatmam: yüzünüzü yere eğdirmem,~in kişige körgüzalmaydı: yüzünü kimseye gösteremiyor, ~ibizni tulukğa sukduñ (d): yüzümüzü tuluma soktun, bizi mahçup etti, birevnü ~i bıla oynama: başkasının onuru ile oynama, anı ~i ırızı kalmağandı: onun hayası namusu kalmamış; ~ ~ge karasa ~ cerge karar (as.): yüz yüze bakarsa yüz yere bakar, ~i bederden uyat saklama (as.): utanmayan yüzlüden haya bekleme, ~iñi satma da malıñı sat (as.): yüzünü satma da malını sat. 2. Renk, görünüş, görünüm. Avruğan aman ~ alğandı: hastanın rengi fenalaşmış, ~i ak uçhun kibik bolğandı: rengi beyaz soluk bir hal almış, kumaçnı ~in caratmayma: kumaşın rengini beğenmiyorum. 3. Sahife, yaprak. Nença ~ okuduñ: kaç sahife okudun, cüz ~li defder: yüz sayfalık defter. 4. Şahıs (gr.). Etimni ~lede türlenivü: fiilin şahıslara göre değişmesi, birinçi köplük ~: birinci çoğul şahıs.


Last searches: