akıl
Turkish to Pure Turkish Dictionary (Kuleli, 2013)
akıl
[Köken: Arapça] Es, Sana
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
akıl
и. 1) акыл; 2) хәтер, аң; adı aklımda kalmadı исеме хәтеремдә калмады; 3) үгет □ akıl danışmak киңәшү ◊ akılı evvel акыл белән эш итүче; akılımda! исемдә! (ядәч уенында)
Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)
akıl
Türkiye Türkçesi: akıl
Azerbaycan Türkçesi: ağıl
Başkurt Türkçesi: akıl
Kazak Türkçesi: akıl sana
Kırgız Türkçesi: akıl
Özbek Türkçesi: akl
Tatar Türkçesi: akıl
Türkmen Türkçesi: akıl
Uygur Türkçesi: ekıl
Rusça: um razum rassudók
Kyrgyz—Turkish Dictionary
akıl
a. idrak, akıl, iz’an; kebiñ akıl: akıllı konuşuyorsun, ciddi konuşuyorsun; akıl körsöt- yahut akılayt- : fikir vermek, yol göstermek; akıl oylo- : düşünmek; her yandan düşünmek, eni konu düşünmek, men bir akıl oylop turam: ben bir şey düşünüyorum; akıl sal- yahut akıl sura-: danışmak, danışmak için başvurmak; katınına akıl saldı: karısına danıştı; akılga tüş- : fikrini değiştirmek, akla gelmek; aklıña tüşö kör- : aklına getirmeye çalış; akılga sal- : akıl etmek, mülahaza eylemek; bulardın sözün akılga salıp: bunların sözünü mülahaza ederek, tartarak; akıl tap- : akıl erdirmek, farkına varmak, akılanmak; akıl taptım: (bunda ne yapmak lazım geldiğinin) farkına vardım; tabılgan akıl: ustaca düşünülmüş, iyi bulunmuş; akıl kıldık: kararımızı verdik, lüzumlu bulduk; akılga ceñdir bk. ceñdir, akılım ceñip bk ceñ II; akılım cetpeyt: aklım almıyor, anlayamıyorum; akılga mıktap tokuñar folk: hakkiyle aklınıza koyunuz.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
akıl
akıl, fikir, niyet. ~ı bolmağan: aklı olmayan, ~ıcartı: yarım akıllı, ~ı cetmegen: aklı yetişmeyen, ~ı türlene turğan: aklı gidip gelen (deliliğin eşiğinde olan), kel-ket ~lı: aklı gidip gelen, ~ töbe: akıldânâ, akıl dolu, ~ cıydırmak: aklını başına toplatmak, ~ına cıymak: aklına sokmak, kafasına sokmak, alay bolur deb ~ıma kelgen edi: öyle olur diye aklıma gelmişti, ~dan taymak: aklını oynatmak, tavuş etmey söleşgen- halkğa ~ üretgen: bağırmadan konuşan, halka akıl öğreten (bilmece/kitap), ~ıñ kalaydı?: fikrin nasıl?, ~ğa tüzetgen: akıl veren, fikir veren, boş ~: boş akıl, meni bir ~ım bardı: benim bir fikrim var, ters ~: yanlış fikir, ~ tabmak: akıl öğrenmek, akıl danışmak, alğın ~ım alay edi: eskiden fikrim öyleydi, keter ~ğa kirğendi: gitmeye niyet etmiş, keter ~ı cokdu: gitmeye niyeti yok, kimni ~ına kellik edi?: kimin aklına gelirdi?, okur ~ım bardı: okumaya niyetim var, ~ bölmek: kendini (bir şeye) vermek, aklı yatmak, ~ıñdan keter: aklından çıkart, ~ğa keltirmek: akla getirmek, ~ baylık: akıl zenginliği, ~ğa kelmezlik söz: akla gelmeyecek söz, ~ğa sıyınmağan: akla sığmayan, akılla bağdaşmayan, akıl almayan, ~ıñı başıña cıy: aklını başına topla, ceti cuklab ~ımda da cok edi: yedi kere uyusam aklıma gelmezdi d), ~ıña sohan tuvrayım: aklına soğan doğrayım (d), ~ bıla adeb teñ: akıl ile terbiye aynı (d), ~ı bolmağanña sakalı boluşmaydı: aklı olmayana sakalı yardım etmez (a.s.).
Last searches:
- mensup,
- beklenmezlik,
- outlaw,
- sivriltmek,
- yörmek,
- borçlanmak,
- kızañdaş,
- sağırlaşmak,
- detachment,
- sölpük,
- uruksat,
- tayoq,
- gyçyrdy,
- kumbara,
- mıçıvsuz,
- ölüü,
- yiring,
- söleşiv,
- teri,
- kechasi,
- cetilt,
- akıl