Tav
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
tav
и. 1) тиешле кызулык, җитәрлек температура; 2) тиешле дымлылык
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
tav
dağ. Sıncır ~la: sıra dağlar, ~ artı: dağın arkası, ~ başla: dağların tepeleri, ~ calpakla: dağ yaylaları, dağ yazlıkları, ~ cetekle: dağların kolları, ~ col: dağ yolu, ~ etekle: dağ etekleri, ~ elle: dağ köyleri, ~ özenle: dağ vadileri, ~ töppe: dağ zirvesi; “Bela bela, bela at-beli iniçge talğır at-~ğa minse talmaz at-~dan ketse ölmez at (bilm.): bela bela, bela at-beli ince boz at-dağa çıksa yorulmaz at-dağdan düşse ölmez at [karınca]; Tav kumuk: avarlı, Avar halkına mensup, ~ kumuklu: avarlı, ~ teke: erkek dağ keçisi, ~ til: dağlıca, dağlı dili, karaçay-malkarca, ~ çuvutlu: dağ yahudisi; ~ artında acir kişney edi da, ~ allında baytalla taşlay edile (d): dağ ardında aygır kişneyince, dağ önündeki kısraklar taylarını düşürürmüş, ~nu bereketi garasuv (d): dağın bereketi kaynak suyu, ~ bıla tavlu-can bıla töñek (d): dağ ile dağlı- can ile beden, ~nu mahta da tüznü al (as.): dağı öv de ovayı seç, ~ tavlunu tıbırı: dağ dağlının evi, dağ dağlının ocağı.