turklehceleri.org

So

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

so /ʃˈʌt/

1. (bağlaç), (ünlem), böyle, şöyle, öyle, bu suretle
2. bu kadar
3. şu kadar
4. bu veya şu sebepten
5. bu cihetle, bu münasebetle
6. pek âlâ, pek iyi
7. kadar, sanki
8. çok
9. pek çok
10. (bağlaç) şartı ile
11. müddetçe
12. bunun için
13. ve
14. (ünlem) Ya! demek ki
15. yeter, kâfi
16. Öyle mi? Tamam ! doğru. so far şimdiye kadar. So long (k. dili) Hoşça kalın ! so to speak sözde, güya, sözün gelişi. so that ta ki
17. şöyle ki. So what ? Ne fark eder? N'olucak yani! and so bunun gibi, böylece
18. neticede. and so on ve saire, ve diğerleri. an hour or so bir saat kadar. He said so. Öyle dedi. He was born blind and remained so all his life. Kör olarak doğdu ve hayat boyu öyle kaldı. It' not so. Yalandır. just so yerli yerinde. Let it be so. Öyle olsun.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

so /ʃˈʌtdaʊn/

1. (müz.), (bak.) sol.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

so. /ʃjˈuːtɪn/

1. (kıs.) south.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

so

öyle
o kadar
bu kadar
o derece
böyle
şöyle
bu yüzden
bu nedenle
demek (ki)


Last searches: