RUN
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
run /ɹˈiːteɪl/
1. koşuş
2. koşu
3. koşma, seğirtme
4. koşulan veya gidilen mesafe
5. (kıs.)a gezi
6. tutulan yol
7. serbest giriş veya kullanım hakkı
8. seri, tekrar
9. oynama süresi, gösterim süresi
10. gidişat, eğilim
11. işleme süresi
12. parti, bir seferlik verim
13. uzantı
14. kaçık (çorap)
15. akış
16. çay, dere
17. sürü halinde göç
18. (bir hayvanın) yaşadığı yer
19. kümes bahçesi
20. kayma yokuşu
21. bankadan toplu talep
22. hücum
23. (müz.), nağmeleme, sesgeçidi
24. (beysbol) tur, sayı
25. maden damarı
26. hedefe yaklaşma. a run of luck şans zinciri. the general run çoğunluk, büyük (kıs.)ım. a run for one' money şiddetli rekabetle karşılaşma
27. semere. have the run of girme izni olmak. in the long run zamanla, en sonunda. on the run acele
28. kaçmakta
29. geri çekilmekte
30. koşarken.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
run /ɹˈɛt/
1. (ran, run run'ning) koşmak, seğirtmek
2. çabuk gitmek, çabuk yürümek
3. kaçmak, firar etmek
4. gidivermek
5. işlemek, çalışmak
6. işletmek
7. çalıştırmak
8. sürmek, kullanmak
9. yarışmak
10. yarıştırmak
11. adaylığını koymak
12. geçmek
13. uzanmak, gitmek
14. akmak, dökülmek
15. dökmek, akıtmak
16. yayılmak
17. kaçmak (çorap)
18. irin akıtmak
19. vurmak (renk)
20. etkin olmak, görülegelmek
21. anlatılmak
22. göç etmek (balık)
23. meyletmek, yönelmek
24. devam etmek
25. oynanmak (piyes)
26. geçirmek
27. (arabayla) taşımak, nakletmek, götürmek
28. (kaçak mal) kaçırmak
29. idare etmek, yönetmek
30. seri halinde yayımlamak
31. hep bir arada bankadan para istemek
32. (oyunda) sayı yapmak. run about koşuşturmak, öteye beriye koşmak. run a blockade ablukayı yarmak. run a boundary sınırı geçmek. run across tesadüf etmek, rast gelmek. run against çatmak, uğramak
33. çarpmak. run aground karaya oturmak. run amuck (bak.) amuck. run a risk riske girmek. run a temperature ateşi çıkmak. run away kaçmak, firar etmek. run away with alıp kaçmak
34. kolay kazanmak. run counter to aksine gitmek. run down yermek, kötülemek, aleyhinde söylemek
35. arkasından koşup yakalamak
36. kurulmadığı için durmak (saat)
37. yavaşlayıp dinmek (konuşma) run for one' life kaçıp kurtulmak. run hard hızlı koşmak. run in (matb.) birleştirmek, bitiştirmek
38. yakalayıp hapse atmak. run into tesadüf etmek, rast gelmek
39. çarpmak. run into debt borca girmek. run off kaçmak
40. kaçırtmak
41. (matb.) basmak
42. beraberliği çözmek (yarış, oyun) run on devam etmek, ilerlemek
43. devamlı konuşmak. run on the rocks kayalara oturmak (gemi)
44. iflâs etmek, batmak. run out dışarı koşmak
45. bitmek, tükenmek
46. dışarı atmak, kovmak. run over ziyarete gitmek
47. ezmek, çiğnemek
48. üstünden geçmek, tekrarlamak
49. göz gezdirmek, gözden geçirmek
50. taşmak. run riot bolca yetişmek
51. coşmak
52. ayaklanmak. run short of (malzemesi) tükenmek, kıtlaşmak. run the gantlet (bak.) gantlet. run through israf etmek
53. saplamak
54. içinden geçirmek
55. çabucak gözden geçirmek. run to earth deliğine kadar kovalamak (av) run to seed tohuma kaçmak. run true to form kendisinden beklenildiği gibi davranmak. run up (borç) birikmek
56. artırmak
57. inşa edivermek
58. (bayrak) çekmek. run upon rastlamak, tesadüf etmek. run wild başıboş kalmak
59. yabanileşmek. They ran out of money. Parasız kaldılar. We are running out of time. Zamanımız daraldı.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
run
koşmak
çabuk gitmek
çabuk yürümek
seğirtmek
koşturmak
yarıştırmak
koşma
koşu
yarış
gidilen ya da koşulan mesafe
yolculuk
balık sürüsü
akış
seyir
cereyan
istek
rağbet
serbestçe kullanma ya da dolaşma
çeşit
sınıf
ard arda geliş
devam
çay
dere
(çorap) kaçık
kaçan yer
çevresi kapalı hayvan barınağı