Kak
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
kak
1. и. как; kayısı kakı абрикос кагы. 2. и. күч. ябык, нечкә
Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)
kak
raz coll.: (Russian) just, exactly.
Kyrgyz—Turkish Dictionary
kak
I, karga ötmesi; karğanıñ “kak” etkeni özünö kumbanıç ats. karga ötüyor ve kendisi seviniyor.
II, tam; noktası- noktasına; ne fazla, ne eksik; kak tüştö: tam öğleyin; kak ele özü: tam kendisi; köçönüñ kak ortosunda; sokağın tam ortasında; kak üstünön çıktı: tam üzerine geldi (bastırdı) .
III, kurutulmuş, sert, katı, kuru, çorak; kak baş: 1) kurumuş kafatası; 2) hilekâr, kurnaz; kak çeke (at hakkında) kuru alın kuru kafa (cins olma ve yürüklük beldeğidir)
VI, çorak yerde küçük bataklık; katuu cerge hak turat, kayrattuu erge mal turat: ats. katı zeminde bataklık kalır, gayretli yiğitte mal kalır.
Kyrgyz—Turkish Dictionary
kak-
V, 1. vurmak, çarpmak, çırpmak; kakmak, çakmak; kazık kak- : kazık çakmak; kiyiz kak- : keçe çırpmak; alma kak- : (ağaçtan) elmayı vurup düşürmek; kirpik közün kakpay: gözünü kapamadan; eer kaktı bk. kaktı; düşmandı ak- : düşmanı defetmek; kozğoloñçulardın atakasın kâğıp salıştı: âsilerin hücumunu püskürttüler; 2. korku vermek için bağırmak; balasın kagıp koydu: çocuğuna bağırdı; 3. es. (bu manayla daha doğrusu öpkö kak-) ; hastayı, kefaret için kurban edilmiş hayvanın ciğerleriyle vurmak (karş. kağıl- 2) ; 4. bağıp kak- : lâlâlık etmek; üzerine titremek; itina ile terbiye etmek; bağıp kakkan balam: üzerine titrediğim çocuğum; 5. can kak- : ısrarla rica etmek.
Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)
kak
I, at. Paçagy, çigidi aýrylandan soň dilim- dilim edilip, serlip, guradylyp, gawundan taýýarlanylýan azyk önümi.
KAK II, at. Takyr ýerlerde suw ýygnanýan oý ýer. Oýlara, kaklara, guýulara golaýlanda dürli jandar köpelerdi (B. Kerbabaýew).
‣ Kak suwy ýagyş-ýagmyryň suwundan kaka ýygnanan, toplanan suw. Boz marallar kak suwundan içende, Ýaşyl ýaýlalara seýle çykardym (B. Hudaýnazarow). Kakyň oky kaka tarap suw akyp gelýän suw ýodasy. Kakyň okuny arçadylar.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
kak
(Qaq) güneşte kurutulmuş et, kurutulmuş et. Künnü tübünde saklay saklay ~ bolduk: güneşin altında bekleye bekleye kurumuş ete döndük, ~ etiv: et kurutma, ~ etni bek süyeme: kurutulmuş eti çok seviyorum.
kaçamak, mamalika (yağlı suya un ilave edilerek sert kıvamda pişirilen bir çeşit yemek; ayran, bal, kaymak, tereyağ... gibi katıklar ile yenir). ~ga sütbaşı koşup aşarğa süyeme: kaçamağa kaymak ilave ederek yemeyi seviyorum, ~ kalak: kaçamak kürekçiği (kaçamak pişirilirken bununla karıştırılır).
Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)
kak
erik, kaysı gibl meyvelerin kurusu, II, 282; III, 155
kurutulmuş nesnè· II, 282
göl, kurumuş göl, su birikintisi.I, 179; II, 282. 283; III, 155