KOZ
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
koz
и. 1) әстерхан чикләвеге; 2) (кәрт уенында) козырь; 3) күч. уңайлы мизгел
Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)
koz
Türkiye Türkçesi: koz
Azerbaycan Türkçesi: kozır
Başkurt Türkçesi: kozır' östönlök sara
Kazak Türkçesi: közir mümkinşilik
Kırgız Türkçesi: közür
Özbek Türkçesi: küzir dökäy
Tatar Türkçesi: kozır' östinlik çara
Türkmen Türkçesi: kozır
Uygur Türkçesi: kozır'
Rusça: kozır'
Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)
ko'z
eye; glance, sight; hole, opening. ~ gavhari lens (of an eye). ~ oldi/~ ko'rmagan, quloq Eshitmagan joylar places no one has ever seen or heard of. ~ oldi qoraydi/mana o?zining yuzi-~i a spitting image. ~ nurini to'k(to work) unflaggingly (usu. study, writing, sewing, etc.). ~ tashla- to throw a glance. ~ tik- to stare fixedly; to aim at, to shoot for. ~i tush- to have one's eyes fall on s.t. ~ yugurtir- to run one's eyes over s.t. ~dan kechir-/~dan kechirib chiq- to take a quick look at. ~dan qochir- to lose sight of; to hide from sight. ~ini olmadi/~dan qol- to lose one's sight; (fig.) to blind o.s. ~ni oladi to blind, to dazzle. uzukning ~i the stone of a ring. xurjunning ~i either pouch of a donkey bag. yomon ~ the evil eye; evil look. qora ~ very dark brown eyes; child. ~i och greedy. ~ ochiq cognizant, aware, discerning; alive, living. ~i tirik alive. ~i tor selfish. ~i qattiq insolent, shameless. ~ bo'ya- to delude (s. ~i et- to realize. ~i ilin-/~ oldiga/~ oldiga keltir- to picture. ~ ochib ko'rgan first spouse. ~ ochib yumguncha in the blink of an eye. ~i ochildi to see the light. ~i ochiq ket- to die with regrets or unfulfilled wishes. ~i pish(i)- to become become experienced; to become jaded. ~ tagiga/~ teg- to be touched by the evil eye. ~ tut- to keep one's sights on; to long for. ~i to'rt bo'ldi to wait with extreme longing. ~i o'yna- to have one's eyes on, to covet. ~ yoshi qil- to cry; to beg plaintively. ko'rgani- ~i,
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
koz
ceviz, koz. ~ terek: ceviz ağacı, ~ sındırğan: ceviz kırma, ~ börk: cevizlerle süslenmiş külah (Karaçay-Malkar düğünlerinde büyükçe bir külahın üzerine ipliklerle cevizler iliştirilir, yüksekçe bir darağacı kurularak tepesine yerleştirilir.Uzun ve yağlanmış bir kayışın bir ucu darağacının çaprazlaştığı yere sıkıca bağlanır, alt ucu da yere sarkıtılır. Kendisine güvenen gençler bu kayışı tutarak kol gücüyle tepeye tırmanarak oraya yerleştirilen cevizli külahı alıp yere atmaya çılışırlar. Bunu başarana büyük ödül verilir. Eğlenceli ve heyecanlı bir çeşit spor müsabakasıdır). Kozbörk tabiriyle bu müsabakada kullanılan cevizli külah anlaşılır.