KAN
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
kan
и. кан; kan boğmak башына кан саву; kan cisimciği кан тәнчекләре; kan damarları кан тамырлары; kan dolaşımı кан әйләнеше; kan sulanması азканлылык, анемия ◊ kan beynine çıkmak ярсу, ачулану; kan davası канлы үч тоту; kan emici кан эчүче; kanı bozuk затсыз, затлы нәселдән булмаган; kanı donmak кан кату; kanını kurutmak тәңкәсенә тию
Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)
kan
Türkiye Türkçesi: kan
Azerbaycan Türkçesi: gan
Başkurt Türkçesi: kan
Kazak Türkçesi: kan
Kırgız Türkçesi: kan
Özbek Türkçesi: kãn
Tatar Türkçesi: kan
Türkmen Türkçesi: gãn
Uygur Türkçesi: kan
Rusça: krov'
Explanatory Azerbaijani Dictionary (Orucovun, 2006)
kan
is. [fars.] klas. Mədən yeri, mədən. Hər kanda əgərçi ləl çoxdur; Bir ləl ki, layiq ola, yoxdur. Füzuli. // məc. Mənbə, məxəz mənasında. Söylədi zahid: ey vəfa kanı! Bir qızım var ki, bu cahan canı. S.Ə.Şirvani. Onun üçün göz çəkmərəm gözündən; Müştaqəm, ey şəkər kanı, mən sənə. M.P.Vaqif. // Eyni mənada bəzi tərkiblərdə işlənir. Kani-hümmət, kani-qeyrət, kani-şəfqət bizlərik. C.Cabbarli.
Kyrgyz—Turkish Dictionary
kan
I, kan; kan içen; kancığadan (yahut belden yahut tizden) kan keçir- mec. : kana garketmek; kan buu- : kanı durdurmak; kan buuğanday toktoldu yahut kan buuğanday tıyıldı: kan kesilmiş gibi, birdenbire durdu; kan kuu= kun (bk. kun 1) ; kanı içine tartkan: (hırstan, hiddetden) yüzü sarardı; korkunç çehresi var; Kan tögülgön soğuş: Kanlı muharebe; kan ıyla- : kanla ağlamak; kan cut- : şiddetli acıya duçar olmak (harf. : kan yutmak) ; içinen kan ötöt: içinden kan geliyor; kanı kas: düşmanlık besliyor, nefret ediyor; kan- canı menen kas: bütün varlığı ile nefret ediyor; aram kan: 1) veritteki kan; 2) mec. söv. leş; taza kan: sadık, namuslu; taza kan cılkı: halis kan at, kan aluuçu= kançı; ak bata, kızıl kan, bk. bata; kanı suyuk: çabuk kızan, kendini zaptedemiyen; kızgın; kanı suyuk caş bala folk. : ateşin; genç delikanlı; kanı suyuktuk: hırs; hırslılık; bittin içegisine kan kuyat: “bitin bağırsağına kan döküyor” on para için canını verir.
II, han: hükümdar; kan kötör tar. : han seçmek; kan takta: han tahtı; kan başı köpüröö bolso, attap öt ats. eğer hanın kafası köprü olursa (sen ona basıp geçme) üzerinden sıçrayıp geç (çünkü o gibi bir köprüye güven olmaz) .
Kyrgyz—Turkish Dictionary
kan-
III, tatmin edilmek, kanmak; suusunum kandı: suya kandım; kana karadım: inceden inceye baktım; köz kandı: nazara hoş gelen; kepke kan- : bol bol konuşmak.
Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)
kan
I f. Maden ocağı. Tash kömür kani – Taş kömür maden ocağı.
II bk. kang.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
kan
kan, renk. ~ azlık: anemi, kansızlık, ~ beriv: kan verme, ~ tamır: kan damarı, ~ börküv: kan fışkırması, kanı börkerik: kanı fışkırasıca, ~ cürüv: kılcal damar kanaması, peteşi, ~ cuğu: kan lekesi, ~ içgen: kan içen, ~ı ketip ölgen: kanamadan ölen, ~ kazavat: kanlı mücadele, ~ kusmak: kan kusmak, ~ın kuymak: kanını dökmek, ~ tökmek: kan dökmek, ~ tüyümçek: kan düğümcüğü, ~ usta: otacı, kan alarak tedavi yapan halk hekimi, ~ ırhım: ekimoz, morluk, başına ~ çapmak: kanı beynine vurmak, ~ bağası: kan pahası, bet ~: yüz rengi, görünüş, bet ~ı buzuldu: yüzünün rengi değişti, ~ cavmak: felakete maruz kalmak, ~ cavarık: mahvolasıca, ~ dıgalas etmek: çırpınmak, can havliyle uğraşmak, can derdine düşmek, ecel teri dökmek, boranda colubuznu tas etip ~ dıgalas etdik: fırtınada yolumuzu kaybederek ecel teri döktük, ~ın içmek: kanını içmek, ~ kekirlik: kan geğiresice (küfür), ~ı kellik: kanı akasıca (küfür), Soslannı kızına ~ım kaynağandı: Soslan’ın kızına kanım ısındı, ~ kaytarmak: öcalmak, ~ın cerde koymazbız: kanını yerde bırakmayız, ~ kusarık: kan kusasıca, ~ Salmak: mahvetmek, perişan etmek, kan revan içinde bırakmak, bet ~ı tap tüldü: yüz rengi pek hoş değil, ~ talav: iç kanamayla müterafık bir hastalık, ~toru: at donu, kan dorusu, anı ~ı halaldı: onun kanı helaldır, onu öldürmek caizdir, burnundan ~ı keldi: burnundan kanı aktı, cer ~ı etmek: döküp saçmak, telef etmek, közlerine ~ çapmak: gözlerine kan oturmak, kara kanı kuyulluk: kara kanı akasıca, ~nı ~ bıla cuvma, amannı aman bıla kuvma (as.): kanı kanla yıkama, kötülüğü kötülükle kovalama.
Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)
kan
kan· I, 192, 272, 498; II, 115, 128, 141,171, 184, 188, 264;III, 53, 66, 70, 77, 79, 157, 196, 270, 325, 356