Col
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
col /kˈəʊst/
1. cogr geçit
2. (meteor.) iki antisiklon arasındaki alçak basınç alanı.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
col
boyun
vadi
geçit
Kyrgyz—Turkish Dictionary
col
1. yol; col-kire bk. kire; calgız ayak col : patika , keçiyolu; kara col : ulu yol; kuş colu yahut kol colu : saman oğrusu; mec. ölüm; colu katkan söv. : bedbaht; ak col: aydın yol; ak coluñ açılsın! : yolun açık olsun! , sana iyi yolculuk dilerim; coluñ uzarsın! : sana başarı ve her türlü refah ve saadet dilerim; col bolsun! : iyi yolculuk! (karşı karşıya gelindikte daha fazla : nereye yahut nereden ? manasında kullanılmaktadır); colu boldu : yolculuğu muvaffak oldu; işleri yolunda; añdan coldo-ru bolup , bir toodak atıp alıştı : avda muvaffak oldular ve bir toy kuşu attılar; colu bolboy kaldı : yolculuğu muvaffak olmadı , işleri yürümedi; munuña col bolsun al-: bu da ne , neye?; daha ne yumurt-ladm ?; alañdagan kabagıña col bolsun? : al. : neden böyle surat astın ?; coluñ bolgur okş. : bahtın açılsın!; col başçı = colbaşçı; anın colunan yahut anın colunan - izı-nen : muvaffak olması , işlerinin yürümesi sayesinde; coldon kal- : yola çıkmak veya yolu devam ettirmek için bir mani çıkmak; coldon kaltır- : yoldan alıkomak; yola çıkmak yahut yolu idame ettirmek için bir engel teşkil etmek; coldu kata : bütün yol boyunca; col bar-bayt : vicdanım bırakmıyor; basa- yın desem , col barbayt folk. : bir baskın yapmak istiyorsam da , vic- danım bırakmıyor; col tart- yahut co'go tart- : yola çıkmak için hazırlanmak , yola çıkmaya karar vermek; col körsötküç : yol gösteren , kılavuz; col kat : yol kâğıdı (vesikası); bilgen coluñdu ataña berbe! : bildiğin yolu babana bile terketme! (baban sana yolu şaşırdığını söylerse dahi , sen bildiğin yoldan bir yana sapma!); col koy-: müsade etmek , bırakmak; col ko- yoturgan iş emes : müsaade edilecek iş değildir; col koyboo : bırakmama (müsade etmeme); colgo sal- bk. sal IV 1; 2. hat , satır; yol; col-col çıt; yollu basma; S. tertip; adet; 4. defa; bir colu : bir kez; eçen colu : kaç defa; birkaç defa; çok defa; 5. müsade , ruhsat; süy- löögö col bolobu ? : söylemeye mü- saade ediliyor mu ?; söylemeye mü- saade edin!; 6. hediye; columdu kıl! : bana teşekkür et! (bana hediye ver!).
Sakha—English Dictionary (Straughn, 2006)
col
n. happiness, welfare, well-being; colloox a. happy
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
col
1. yol. Arba ~: araba yolu, kara~: karayolu, taş töşelgen ~: taş döşenmiş yol, kaldırım, çayır ~: asfalt yol, ~ azık: yol azığı, ~ ayrılğan: yol ayrımı, ~ kağıtı: yol kağıdı, pasaport, ~ nöger: refik, yol arkadaşı, ~ uzunu: yol boyunca, ~ üsünde cavlu kayiş: yol üstünde yağlı kayış (bilmece/yılan), dinni ~u: dinin tariki, dinin yolu, Allah ~una: Allah yoluna, igi ~ğa barığız: iyi yola gidiniz, yolunuz açık olsun, ayak ~: ayak yolu, tuvalet, koy ~: (astr.) samanyolu, ters ~: yanlış yol, tüz ~: doğru yol, ~ğa salmak: yola getirmek, yola koymak, ~ bolsun!: iyi yolculuklar!, ~ kesmek: yol kesmek, ~ salmak: 1. yol etmek, sık sık gelmek, 2. yol yapmak, yol inşa etmek, ~ bıla söznü kıyısı cok: yol ile sözün sonu yok (deyim), ~da cathan cılannı başı ezilir: yolda yatan yılanın başı ezilir (a.s.), ~ğa cayav çıksañ, atlı bıla nöger bolma: yola yaya çıkarsan, atlı ile arkadaş olma, ~da koşulğan, coldaş bolmaz: yolda katılan, yoldaş olmaz (a.s.), koynu Allah caratdı, eçki ~dan koşuldu: koyunu Allah yarattı, keçi yoldan katıldı (deyim), ~ sormay ~ğa çıkma: yolu soruşturmadan yola çıkma (a.s.), ~ tabhınçı coldaş tab: yolu bulmadan önce yoldaş bul (a.s.). 2. istikamet, gaye, yol, kez, defa. Ekibiz da bir ~ğa barabız: ikimiz de aynı istikamete gidiyoruz, ~ubuz birdi: gayemiz aynıdır, bu ~ koy: bu kez bırak, nença ~da aytdım saña!: kaç defa söyledim sana!, har ~da: her defasında, eki ~ğa barğanma: iki kez gittim, bir ~da: bir defasında.