Caş
Kyrgyz—Turkish Dictionary
caş
1. genç; caştayınan: gençliğinden beri; caştayımda cetim kaldım: çocukluğumda öksüz kaldım; 2.ham (olmamış); caş kayış: sepilenmiş deri; 3. yaş (ömrün yıl ile ölçülen miktarı); caşka tol yahut caşka cet-: bülûğa ermek (erkekler hakkında); mektep caşına ceptgeen baldar: mektep çağına ermemiş çocuklar; caşıñ caş: sen daha gençsin; -4. ömür, hayat; ceti kündük caşım bar folk.: yedi günlük ömrüm kalmış; ırgıp ketet başıñız, tügönüp kalat caşıñız folk.: başınız uçar, ömrünüz sonuna erer; gözyaşı; çolok caş: bir damla gözyaşı; közünön çolok- caş çıktı: gözünden yaş damlaları aktı.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
caş
1.oğlan, oğul, delikanlı, genç.Hanña ~ tuvğandı: hanın oğlu olmuş, teñimi ~ı: arkadaşımın oğlu, emçek ~: süt oğul, ay igi ~!: hey iyi oğlan!, ~ üy: oğlan evi, ~ bıla kız: oğlan ile kız, teñ ~la: akran oğlanlar, süygen ~ı:sevdiği oğlan, azat köllü ~!: serbest gönüllü delikanlı, hür düşünceli delikanlı, teli ~: deli oğlan, ~nı adamlığı sorulur, kıznı arivluğu sorulur: oğlanın insanlığı sorulur, kızın güzelliği sorulur (a.s.), ~ğa aytsañ çabar, itge aytsañ kabar: delikanlıya söylersen koşar, köpeğe söylersen ısırır (a.s.), ~ asırağan kuvanır, kart asırağan uyalır: genç (hayvan) besleyen kıvanır, kart (hayvan) besleyen utanır (a.s.), ~ıña bazar hantnı tatdırma, kızıñı el üyünde catdırma: oğluna pazar yemeğini tattırma, kızını el evinde yatırma (a.s.), ~nı canşağı, kıznı ashağı: oğlanın zevzeği, kızın aksağı (göze çirkin görünür) (a.s.), ~nı cigitliği sorulur, kıznı ciğerliği sorulur: delikanlının yiğitliği sorulur, kızın hamaratlığı sorulur (a.s.), ~nı igisi koyda, amanı toyda: delikanlının iyisi koyun sürüsünde, kötüsü düğünde (a.s.), ~nı erkesi börü bolur, kıznı erkesi teli bolur: oğlanın şımarığı kurt olur, kızın şımarığı deli olur (a.s.). 2. genç, taze. ~ adam: genç adam, ~ terek: genç ağaç, ~ bolmak: gençleşmek, ~ tölü: genç nesil, ~ kırdık: taze ot, sen alkın ~sa: sen henüz gençsin, menden ~ bol da bir suv keltir: benden genç ol da bir su getir, ~ha aytsañ taşha cazğança, kartha aytsañ karğa cazğança: gence söylediğin taşa yazılmış gibi, yaşlıya söylediğin kara yazılmış gibi (a.s.), ~nı ayağı başına cav: gencin ayağı başına düşmandır (a.s.), ~ kelse işge, kart kelse aşha: genç gelirse işe, yaşlı gelirse aşa (a.s.), ~ körgenin unutmaz: genç gördüğünü unutmaz (a.s.), ~ karında taş erir: genç midede taş erir (a.s.), ~ karıv bıla küçlü, kart akıl bıla küçlü: genç kuvvetiyle güçlü, yaşlı aklıyla güçlü (a.s.), ~nı çabhanın körse, kartnı ayağı avrur: gencin koştuğunu görürse, yaşlının ayağına ağrı girer (a.s.). 3. yaş. Can avrusa sokur közden ~ çıkar: can ağrırsa kör gözden yaş çıkar (a.s.), köz ~: göz yaşı.