turklehceleri.org

sırt

Türkiye Türkçesi – Arı Duru Türkçe Sözlüğü (Kuleli, 2013)

sırt

[Köken: Anlam genişlemesi] (Canlı): Arka, (Cansız): Sırt

Türkiye Türkçesi – Tatarca Sözlük (Ganiyev, 1998)

sırt

и. 1) арка, сырт; sırt üstü düşmek чалкан егылу; арып егылу; sırt üstü uyumak аркага ятып йоклау; 2) сырт (тау, калкулыкта); 3) сырт, үтмәс ягы (пычакның һ. б.) □ sırt çevirmek 1) сырт бирү; аркасы белән борылып кую; 2) күч. баш тарту; ташлау; кире кагу; sırt kemikleri анат. сырт сөякләре, умырткалык ◊ sırtı yuka өстендә юка (кием тур.); sırtında yumurta küfesi yok ya сыртында (җилкәсендә) йомырка тутырылган кәрзин юк ла (югалтыр бер нәрсәсе дә юк)

Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)

sırt

Türkiye Türkçesi: sırt
Azerbaycan Türkçesi: sırt
Başkurt Türkçesi: kırlas hırt
Kazak Türkçesi: sırt
Kırgız Türkçesi: kır kırka sırt
Özbek Türkçesi: sirt
Tatar Türkçesi: kırla sırt ös
Türkmen Türkçesi: arka üst
Uygur Türkçesi: sirt
Rusça: greben' ⱨrebet spinka noja

Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)

sırt

Türkiye Türkçesi: sırt
Azerbaycan Türkçesi: sırt
Başkurt Türkçesi: arka hırt
Kazak Türkçesi: arka art
Kırgız Türkçesi: bel arka
Özbek Türkçesi: àrka
Tatar Türkçesi: arka sırt
Türkmen Türkçesi: arka
Uygur Türkçesi: arka
Rusça: spina

Azerbaycan Türkçesinin Açıklamalı Sözlüğü (Orucovun, 2006)

sırt

I. is. Bel, kürək. Sırtına bir-iki tutarlı dartdı; Qolundan yapışıb, irəli atdı. H.K.Sanılı. Haydı, minib sırtına yel gedişli atların; Yerdə, göydə, dənizdə oynasın qanadların. M.Müşfiq. Suyu tamam çəkilməmiş xalçanın saçaqlarından süzülən iri damlalar onun enli sırtını, buğumlu topuqlarını isladırdı. İ.Hüseynov.

II. is. məh. Yamac üstü, uzanan təpəliyin üstü.

Azerbaycan Türkçesinin Sinonimler Sözlüğü (Çakıroğlu, 2013)

sırt

bel
{bel}

Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)

sırt-

1. dış taraf, dış görünüş; sırttan okutuu yahut sırttan okuu: muhabere ile tedris; sırttan kes-: gıyaben hükmetmek: sırttan kesil-: gıyaben mahkûm olmak; sırt sal-: hasmane ve beğenmiyerek muamele etmek, surat asmak, küsmek; sen mağa emne sırtıñdı salıp kalgansıñ?: sen bana neden küstün!; at kuyruğun sırtına salıp (yahut basıp) oynoktop ketti: at kuyruğunu dikerek ve kıç atarak gitti; 2. sırt (bıçağın, palanın); bıçaktın sırtı: üzerindeki düz ova, yayla.

Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)

sırt

1.Sırt. ~ uzunundan catmak: sırtüstü yatmak, ~ bıla taşımak: sırtı ile taşımak, ~ burmak: arkasını dönmek, sırtını dönmek, ~tına minmek: sırtına binmek, ~ına tük çıkğandı (d): sırtı tüylenmiş, ~ından tüşmek: sırtından inmek, kuyruğu ~ına bitgen (d): kuyruğu sırtına bitişik. 2. Yüksekçe yer, plato, tepe, tepelik yer. Koyla ~nı üsünde otlaydıla: koyunlar tepenin üzerinde otluyorlar, ~ha bir çığayık: tepeye bir çıkalım, ~ha alğa çıkğan ~dan alğa avar (as.): tepeye önce çıkan tepeyi önce aşar, ~da buvdan, kolda koyan aşhı (as.): tepedeki geyikten yamaçtaki tavşan yeğdir.

Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)

sırt

kıl, kalın kıl; bayır, yokuş, sırt, küçük dere· I, 342


Son arananlar: